Basında sansürün ilk kez kaldırıldığı 24 Temmuz 1908’den bu yana tam 114 yıl geçti. Falih Rıfkı Atay’ın önerisiyle “Basın Bayramı” olarak kutlanan 24 Temmuz, uzun yıllardır gazeteciler için “bayram” değil. Çetin Emeç’in, Uğur Mumcu’nun, Musa Anter’in, Metin Göktepe’nin ve daha nice yurtsever, aydın gazetecinin “faili meçhul!” suikastlerle öldürüldüğü bir ülkede bayram kutlamaktan çok uzağız.
Bizler, 24 Temmuzları ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ olarak anıyoruz.
Bugün, Türkiye’de onlarca gazeteci, yazdıkları haber ve yazılar nedeniyle hapiste; gerçekleri yazmaya çalışanlar ise işsizlik, sansür, davalar ve gözaltılarla baskı altında tutulmaya çalışılıyor. Günümüzde örtülü, örtüsüz sansür ne yazık ki devam ediyor. Medyanın yüzde 90’ını kontrolünde tutan iktidar, kendisini rahatsız edecek haberlerin yazılı ve görsel medyada görülmemesi için büyük çaba harcıyor… Üstelik TBMM’de görüşülmesi ertelenen ve Cumhuriyet tarihinin en ağır sansür ve otosansür mekanizmalarından birine yol açacak “Dezenformasyon Yasa Tasarısı” da gazetecilerin üzerinde “Demokles’in Kılıcı” gibi sallanıyor.
Demokratik, çağdaş bir Türkiye’nin yolu basın ve ifade özgürlüğünden geçiyor.
Bizlere düşen görev, mesleğimizin ilkelerinden taviz vermeden, kamu adına gerçeklerin peşinde koşmaya devam etmektir.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak, tüm baskılara, yıldırmalara rağmen bu yolda mücadele sözü veriyor; 24 Temmuz’u, gazetecilerin tutuklanmadığı, yaptıkları haberler nedeniyle hedef gösterilmediği, işten atılmadığı, gazetelerin maddi cezalarla korkutulmadığı bir Türkiye’de bayram olarak kutlamayı diliyoruz.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu