İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’nda basın yasası teklifi hakkında konuştu: “Bu yasa teklifi 30 yıl önce olsaydı “Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar general olacaklar ve Cumhuriyet e karşı ayaklanacaklar” diyen Uğur Mumcu hemen hapse atılırdı. Bu; ülkenin geleceğini tehdit eden dezenformasyon bir bilgi miydi? Haberin doğruluğunu siyasi iktidarlar saptayamaz. Evrensel basın ilke ve ahlak değerleri esastır” 5187 Sayılı Basın Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi TBMM’ndeki komisyonlarda görüşülmeye başlandı. Dün gerçekleştirilen Meclis Dijital Mecralar Komisyonu’nda basın örgütlerinin temsilcileri de dinlendi. Komisyona davet edilen İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi tasarıda birçok eksik olduğunu belirterek öncelikli boşlukları ifade etti.
YENİDEN ELE ALINMALI
“Türk basınının geldiği nokta, internet haber sitelerinin durumu, teknolojik gelişmeler vs. açısından yeni bir basın kanununun hazırlanması elzemdir. İnternet haberciliğinin ‘gazetecilik’ olarak tanımlanması önemlidir. İnternet haber sitelerinin Basın İlan Kurumu kapsamına alınması, çalışanların basın kartından yararlandırılarak hak kayıplarının önlenmesi doğrudur. Ancak ‘Basın Kanunu’ adı üzerindedir. Basın için hazırlanan ve geleceği düzenlemeyi hedefleyen kanun; gazeteciler yani basın örgütlerinin etkin katılımı, katkısı ve görüşleri alınarak yapılmalıdır. Basın örgütlenmelerine dayatılan bir kanun başından antidemokratik olacaktır”
diyen Gappi, Basın Kartları Komisyonu’nun yapısında değişiklik istediklerini belirtirken, Basın İlan Kurumu’nun da güçlendirilmesi ancak bir denetleme mekanizması haline getirilmemesi gerektiğine işaret etti.
SUBJEKTİFTİR
“Süreli yayın beyannamesindeki eksik bilgileri ya da aykırılıkları 15 gün içerisinde gidermeyen internet haber sitelerinin resmi ilan ve reklam ile çalışanlarının basın kartı haklarının ortadan kalkması haksızlıklara yol açacaktır. Sitelerin eksikliğinin çalışanların basın kartlarına yüklenilmesi antidemokratiktir.” diye konuşan Gappi tasarının en ağır ve asla kabul edilemez maddesinin ise 29. Madde olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Dezenformasyon iddiasıyla haberin doğruluğunu kaynağında aramanın dışında bir mekanizma getirilerek Türk Ceza Kanunu’na yeni bir suç tipi eklenmektedir. Uygulama tümüyle belirsizdir. Savcılar ‘re’sen soruşturma’ başlatabileceklerdir. Her ne kadar kanunda ‘alenen yayma’, halk arasında endişe, korku, panik yaratma gibi gerekçeler yazılsa da bu yaklaşımlar sübjektiftir. Suç teşkil edecek unsurların afaki kalması, yoruma açık olması ve net tarif edilememesi keyfi uygulamalara yol açabilir. Bir bilginin gerçek olup olmadığı, o bilginin kamu düzeni ve genel sağlığı bozup bozamayacağını kim nasıl tespit edecektir? Subjektiftir. Onun yerine temel evrensel ilkeler kapsamında yanlış ve art niyetli haberi kaynağında tespit etmek temel yaklaşım olmak zorundadır. Aksi takdirde her ne kadar temyiz imkanı sağlansa da bir polis devleti anlayışı baş gösterebilir, tehlikelidir.”
Dilek Gappi, sözlerini Uğur Mumcu örneğini vererek şöyle tamamladı:
“Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar general olacaklar ve Cumhuriyet e karşı ayaklanacaklar” diyen Uğur Mumcu hemen hapse atılırdı. Bu; ülkenin geleceğini tehdit eden dezenformasyon bir bilgi miydi? Haberin doğruluğunu siyasi iktidarlar saptayamaz. Evrensel basın ilke ve ahlak değerleri esastır” Bir ülkenin gerçek itibarı fikir ve basın özgürlüğü sıralamasındaki yeridir. Baskıları artırmak yerine gelin birlikte Türkiye’yi Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 149. sıradan ön sıralara taşımanın onurunu yaşayalım.